Çatışma; en az iki kişi bireyin kendi amaçlarına ulaşma doğrultusundaki yaklaşımlarının veya eylemlerinin birbirlerini engellediği, ketlediği veya sınırladığı durumdur. Çatışma durumunda, kişiler kendi yaşamı çerçevesinde belirlediği ihtiyaçlara, istek veya gayelere bağlı olarak karşısındaki kişi ile hiç uyuşmayabilir veya bazı konularda uyuşmazlık yaşayabilir. Çatışma durumunu meydana çıkaran birçok farklı olay olmakla beraber genel olarak;
- Kaynakların sınırlı paylaşımı
- Temel bazı psikolojik ihtiyaçların karşılanamaması veya
- Farklı değer ölçülerine sahip olmak kişiler arasındaki çatışmaların en önemli tetikleyici olarak görülebilir.
Çatışma tarafların algısına dayanan bir durumdur. Açıklamak gerekirse; birbiri ile tamamıyla aynı olan bir çatışma hali, farklı bireyler tarafından değişik şekillerde algılanabilir zira her bireyin olaylara yaklaşımı farklılık göstermektedir. Örneğin birbiriyle tamamen aynı olan bir çatışma durumu, iki farklı kişi tarafından farklı şekillerde algılanır ve algıdaki bu fark, çatışmanın ne ölçüde şiddetli olacağını doğrudan etkiler.
Çatışma çerçevesinde bireylerin bu tarz farklı yaklaşımları, içerisinde yaşadıkları grup, aile, topluluk gibi farklı etkenler neticesinde şekillenmektedir. Bu sebeple çatışmaların çözümünde kişilerin inançları, cinsiyetleri, sınıf, etnik köken ve içinde bulundukları kültür tarzları göz önünde bulundurulması çözüm üretebilmek açısından çok önemlidir.
Çatışmanın doğru bir bakış açısıyla ele alınabilmesinde toplumsal cinsiyet ayrıca önem kazanmaktadır. Şöyle ki; Toplumsal cinsiyet, arabuluculuk süreci içerisinde yer alan kişilerin iletişim tarzlarını, çatışma davranışlarını veya arabuluculuk faaliyeti esnasında gösterecekleri tarzlarını; müzakere edilecek konuları etkileyebilir ve sürece katılımı sağlayabilmek adına mekansal ve lojistik düzenlemeleri gerektirebilir.
Sınırlı kaynakların paylaşımı, çatışmanın ekonomik tarafı olarak değerlendirilebilir. Burada yaşanan çatışmanın temelinde yatan neden, kişilerin elde etmeyi arzuladıkları getirinin karşı tarafın tutumu sebebiyle planlanandan daha az olması veya getiriye hiç ulaşılamaması olarak söylenebilir. Başka bir deyişle, kişiler çatışma sonunda elde edilecek getiriye, kazanca odaklanmakta ve bunu hak ettiklerini düşünmektedirler.
Bunun tabi sonucu olarak da; kişilerin arzulanan kazanca ulaşma konusunda bir engelle karşılaşma durumunda çatışma kaçınılmaz hale gelir.
Temel psikolojik ihtiyaçların karşılanmaması, durumunda amaç yalnızca çatışma sonucunda maddi bir getiri sağlamak değil, aynı zamanda “kazanan” olmaktır. Bir başka ifade ile, kişi maddi bir kazançtan ziyade kazanan sıfatını elde etmeyi arzular. Bu sebeple, çatışmanın sonucunda yenilmiş olma durumu birey için korku haline dönüşür.
Sağlıklı bir çatışma süreci çözümünde tarafların yenilmişlik hissine kapılmamalarının sağlanması için yine tarafların duygusal, psikolojik ihtiyaçlarını tespit etmek ve güç ilişkilerini analiz etmek önem arz eder.
Farklı değerlere sahip olmak da çatışmanın temel nedenlerinden biridir. Burada çatışma, kişilerin kendi değerlerinden farklı değerlere sahip kişilere karşı olumsuz tutum ve davranışlar sergilenmesinden doğar. Tabi olarak, her birey kendi değerlerini diğer bireylerin değerlerinden üstün, daha doğru olarak görmektedir.
Bu durumun sonucu olarak da kişiler diğerlerinin farklı değerlerini kabul etmemekte veya onları aşağı görmek gibi bir tutum içine girebilmektedirler. Bunun sonucu olarak da çatışma meydana gelmektedir.
Sebep her ne olursa olsun, asıl çatışma nedeni önyargılar ve bireyler arasındaki farklılaşmadan meydana gelmektedir. Bu anlamda; uzlaşma sağlanabilmesi adına tarafların birbirine olabildiğince önyargısız yaklaşmaları çok önemlidir.
ÇATIŞMA VE UYUŞMAZLIK FARKI
Uyuşmazlık kavramı; bir veya daha fazla kişinin istekleri, çıkarları, değerleri, inançları, sınırlı bir kaynağın paylaşımındaki görüşleri veya ihtiyaçları farklı olduğunda veya çeliştiğinde, ortaya anlaşmazlık çıkması veya gerginlik yaşanması durumudur. Uyuşmazlık, hayatın gerçeğidir.
Uyuşmazlık, amaçları gerçekleştirirken oluşan rekabetten doğar. Amaca ulaşmada rekabet yaşanan her yerde “uyuşmazlık” yaşanması normaldir (Christopher W. Moore, 2003)
Çatışma ile uyuşmazlık kavramları sık sık bir arada kullanılmakla beraber aralarında farklar mevcuttur. Şöyle ki; uyuşmazlık konusunun şiddeti, yaşanma sıklığı, uyuşmazlığın devam süresi ve uyuşmazlık konusunun karmaşık olması gibi farklar vardır. Uyuşmazlıkta; anlaşmazlığın daha erken, daha az karışık, daha kısa zaman içinde ve kıyasen daha kolay çözümlerle halledilebilirdir.
Çatışmada ise daha karmaşık, daha derinleşmiş, daha uzun sürede çözümlerle halledilebilir bir anlaşmazlık türüdür.
Bu nedenle, eğer uyuşmazlıklar erkenden çözülmezse çatışmaya dönüşme ihtimali kuvvetle muhtemeldir ve bunun sonucu olarak da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması süreci uzayacak ve daha kapsamlı bir çözüm süreci gerektirecektir. Kısaca, uyuşmazlık çatışmanın ilk kademesi gibi görülebilir. Önce uyuşmazlık kendini gösterir ve çözüme kavuşturulamaması halinde sorun derinleşerek çatışmaya dönüşür.
Çatışma durumunda bireyler ısrarcılık gösterebildikleri gibi işbirliği içinde hareket etmeye de eğilimi olabilirler. Yine bireyler rekabetçi, kaçınmacı, uzlaşmaya yatkın, uyuşmaya yatkın, problem çözücü tutumları içerisine de girebilirler. Tarafların hangi davranış ve tutumları sergiledikleri ise uyuşmazlığın ve çatışmanın çözülebilmesi bakımından önem arz eder.
Çatışmanın varlığı halinde taraflar kendi çıkarlarını daha üstün görerek önceliği buna verebilirler, ortak çıkarları gözetebilirler veya çatışma sonucunu umursamaz bir tutum sergileyebilirler. Durumların farklı olması hallerinde tarafların çatışmayı çözmek için kullandıkları yöntemler de farklılık gösterecektir. Çatışma çözme stratejilerine uyuşma, kaçınma, rekabet-çekişme, problem çözme, uzlaşma gibi yöntemler örnek verilebilir.
Çatışma her zaman olumsuz bir durum olarak karşımıza çıkmaz. Bazen meydana gelen çatışmalar sonucu taraflar uyuşmazlığın görmedikleri bir yanının farkına vararak çözüm yolu geliştirebilirler. Çatışmanın her iki tarafın da yararına olabilmesi için tarafların ortak çabası ve problem çözücü bir yaklaşım sergilemeleri gerekmektedir.
Çatışma çözümünde uygulanan problem çözme adımları ise şu şekilde belirtilebilir:
– Taraflar arasında ihtiyaçlar ve menfaatler bakımından bir fark bulunup bulunmadığı sorgulanır. Zira çatışmanın varlığı nedeniyle meydana gelen olumsuz duygular neticesinde taraflar birbirlerinden çok farklı istekleri olduğu yanılgısına düşebilirler.
– Tarafların çıkarları ve bu çıkarlara ulaşmak için yapabilecekleri analiz edilmeli ve iki taraf için de tatmin edici talepler çıkarları doğrultusunda belirlenmelidir.
– Her iki tarafın menfaatlerinin çakışması durumunda da tarafların asıl taleplerinden bağımsız bir şekilde orta bir çözüm yolu sunulabilir.
Çatışma durumu, bireylerin dahil olmak istemedikleri veya kişiye rahatsızlık yaşatan bir durum olması sebebiyle, çatışmanın çözülerek ortadan kaldırılabilmesi için farklı yöntemler denenmektedir. Hangi yöntemin uygulanacağı belirlenirken taraflar arasındaki ilişki, uyuşmazlık konusu, kültür ve sosyal normlar göz önünde bulundurulacaktır.
Burada özellikle dikkat edilmesi gereken husus, uyuşmazlıkların doğru arabuluculuk süreci yönetimi ile henüz çatışmaya dönmeden çözüme kavuşturulmaya çabalanmasıdır. Zira uyuşmazlık derinleştikçe çatışmaya dönüşmesi ihtimali artacak ve bununla doğru orantılı olarak uyuşmazlığın çözülmesi de daha zorlaşacak ve kapsamlı bir çözüm süreci gerektirecektir.